Sağlık hukuku ile ilgili genel düşünce, yargılama aşamasında doktorların ve Adli Tıp Kurumu’nun nasıl olsak doktor veya işlemi yapan klinik lehine bir rapor vereceği, bu nedenle de davaları kazanmanın mümkün olmadığı yönündedir.
Aslında bu durum herkesin kabullendiği bir yanlıştır!
Tüm hukuk dalları gibi sağlık hukuku da zaman içinde gelişmiş ve yüksek mahkeme kararları şekillenmiştir. Böylelikle sağlık hukuku, doktorlar dışındaki tarafların anlamadığı teknik bir yargılama olmaktan çıkmış ve hasta hakları odaklı bir hal almıştır.
Konuyu çok kısa bir örnek ile açıklayalım:
Yurt dışında yaşayan müvekkilimiz, Türkiye’ye burun ameliyatı için geldi. Hem estetik hem de sağlık açısından daha iyi bir sonuç beklerken, operasyon sonrası nefes darlığı, burun kemiğinde oyulma ve şekil bozukluklarıyla karşılaştı.
Dava aşamasının tüm sürecinde, elimizde 6 tane aleyhimize bilirkişi raporu vardı. Mahkemeye verilen bilirkişi raporunda uzmanlar, davalı doktorun ihmalini reddetmiş, bu tarz sonuçların olası komplikasyonlar olduğunu belirterek, dosyaya defalarca olumsuz rapor vermişti.
Peki, biz bu davayı nasıl kazandık?
Sağlık hukukundaki uzmanlığımız sayesinde, müvekkile imzalatılan evrakların hukuka uygun olmadığını ortaya koyduk. Sayfalarca belge arasında kritik bir detay gözden kaçmıştı: Müvekkilin daha önce burun ameliyatı olduğuna dair hiçbir kayıt yoktu. Bu eksiklik, imzalanan belgelerin geçersizliğini kanıtladı. Ayrıca, estetik ameliyatlarda sadece doktorun kusurunu değil, hasta memnuniyetsizliğini nasıl hukuki zemine oturtacağımızı biliyorduk.
Sonuç?
İki kez üst mahkemeye taşınan ve her aşamada büyük engellerle karşılaşan bu davayı kazandık! Unutmayın ki, sağlık hukukunda uzman bir ekiple çalışırsanız, hakkınıza kavuşma şansınızı büyük ölçüde artırırsınız.
Siz de benzer bir durum yaşıyorsanız, haklarınızı öğrenmek için bizimle iletişime geçin!
